TİC Holding Header
  • USD 32.342
  • EUR 35.113
  • Altın 2238.485
  • BIST 100 8753.67

G-20'nin ardından...

Yoğun iç siyasi gündem İstanbul seçimiyle bir nebze sonlandı ve Cumhurbaşkanı G-20 zirvesi için Japonya’ya gitti. Oldukça önemli bir seyahat.
G-20'nin ardından...
Türkiye’nin iç siyasi dinamiklerine bile dolaylı veya doğrudan etkisi olacak görüşmelerin yapıldığı bir seyahat.

Yoğun görüşmeler yapıldı ve yapılıyor.

Görünüşten ziyade kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelere odaklanmak daha doğru olacaktır.

Ama maalesef bizde kimi medya tabir caizse sazan gibi atladı ve çekilen resimden, tokalaşmalardan, basın açıklamalarından hemen her şey düzeldi bitti gibi teviller başladı.

Yok efendim, Cumhurbaşkanı’nın ekibini görünce Trump; “Bakın, şu insanlara bakın. Onlarla anlaşmak çok kolay. Hollywood setlerinde bile bu kadar güzel insanı bir arada bulamazsınız” diye söylemiş ve bu da bizim için büyük övgü olarak telakki ediliyor.

Geçelim beyler-bayanlar geçelim bunları.

Trump orada ABD başkanı olarak bulunuyor.

ABD’li bir film şirketine Casting için orada değil.

Evet, Cumhurbaşkanı gayet güzel karşılandı, görsel olarak öndeydi ve bu durum gurur vericiydi.

Ülkem adına ve Cumhurbaşkanı’nın başarmasını koşulsuz dileyen birisi olarak bundan ben de çok mutlu oldum.

Ama Trump’ın sözüne ve gazına aldanıp tüm sorunlar halloldu gibi düşünmek bizi açığa düşürür.

Çünkü aynı Trump değil miydi; “Suriye/Membiç’den çekiliyoruz, Türklerle anlaştık” diyen.

Peki Membiç sorunu halloldu mu.!

Hayır……

Suriye’den askerimizi çekiyoruz dedikten sonra bırak çekilmeyi, bölgeye yeni takviye yapmadı mı?

Global politikalarla ilgili ak dediğine kara diyen yine bu Trump değil miydi?

Şunu unutmayalım ki; Trump, “Erdoğan haklı ve Obama yanlış yapmıştır” dese de, bu demek değildir ki Obama gibi haksızlık yapmayacak.

Trump sıkıştığında, Obama başka ben başkayım diyecek tıynette birisi.

Bir de Trump demek ABD demek değildir. Amerika’nın kimi kurumları bazen Trump’ın bile önüne geçebilecek ayrı ve aykırı davranışta bulunabiliyor.

Ki, bize S-400 ile ilgili mektup Trump’a rağmen gönderilmiştir.

Bunu asla gözden kaçırmayalım.

Putin ise kendi ülkesinin menfaatlerini herşeyin önünde tutar ve tutuyor.



S-400 konusunda bizim ABD ile yaşadığımız / yaşayacağımız olumsuzluk onun umurunda bile değil ve hatta içten içe bu ihtilafın alevlenmesinden yana.

Türk-Rus ilişkisinde minicik bir anlaşmazlık oluşunca Suriye üzerinden ne yaptığını, henüz yaşadık. 

İdlib’de bombalar, Fırat’ın batısında kontrol ettiğimiz bölgelerde yaşanan saldırı hadiseler ve gelen şehitlerimiz Putin’in hiç de samimi olmadığını gösteriyor.

Kaldı ki, kendisi küresel güçlerle her şeye rağmen tavizsiz bir ilişki yürütendir.

Çin’le ilişkilere gelince…

Önümüzdeki on yıl en büyük ekonomik sıkıntı yaşayacak olan bir ülkedir.

Kimse, Çin’in anlatılan ve hatta abartılan gücüne itibar etmesin.

Çin, yakın zamanda ciddi ekonomik sorunlar yaşayacaktır.

Ekonomik hacmi halkına bile yetemeyecek noktaya gerileyecektir.

Hal böyleyken Çin üzerinden ekonomik iş birliği ve sıkıntılarımızın giderileceği algısı ekonomik bir fanteziden öteye geçemeyecektir.

Tıpkı Venezuela ile ilgili kurulan medyatik ve popülist hayaller gibi…

Hal böyleyken yapmamız gereken “akıllı ve akılcı” dış ilişkilerdir.

Lafta değil eylemde “kazan-kazan” diplomasisi yürütmektir.

Bu arada söyleyeyim; Çin seyahatinde de dikkatimi çekti. Cumhurbaşkanı’nın etrafında Evangelist-Neocon muhibbi kadroları görüyorum. Umarım ki ben yanılıyorumdur.

Yoksa bu durum hayra delalet bir istikbal getirmez.

Hele de erken sevinç çığlıkları ve rehavet bizi daha büyük hüsrana uğratır.

Trump’ın birkaç övücü sözünün şehvetine kapılmak realite ve soğukkanlılıkla bağdaşmaz ve devlet adamlığıyla uyuşmaz.

Bu konularda itidal, sağduyu ve aklıselimle hareket etmezsek; ağır bedelleri olacağını, çok uzak değil, yakın gelecekte acı bir şekilde yaşayarak görürüz.

Çünkü zorda olan biziz; kriz yaşadık ve hala acı sonuçları devam ediyor.

Bizim maceraya tahammülümüz yok.

Bu bağlamda seyahat dönüşü Cumhurbaşkanı’nın ivedi ve acilen sorunlara neşter atacağını düşünüyorum.

“Değişim” diye kastettiği yeniden yapılanma, reform, yeni isimler-yeni projeler gibi konuları ötelemeden ifa edeceği kanaatindeyim.

Çünkü ülkenin zaman kaybına mecali kalmadığının Cumhurbaşkanı da farkında.

Ulusal ve uluslararası para piyasalarında müspet etki yapacak, kamuoyunda beklentiyi olumluya döndürecek adımları, Küresel aktörlerle de asgari müştereklerde ve ülkesellik önceliğinde bir uzlaşmaya vararak, atacağına inanıyorum.

Artık ülke için siyaset üstü politikalar ve millilik zemininde ittifaklar şart.

Başka yol kalmamıştır ve Cumhurbaşkanı da bunu ifa edecek potansiyeldedir.


Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın