TİC Holding Header
  • USD 32.579
  • EUR 35.013
  • Altın 2463.972
  • BIST 100 9796.33
Murat Yılmaz

Murat Yılmaz

Almanya ziyareti ve medyanın rezaleti

Sayın Başkan Erdoğan, ABD'nin New York eyaletinde olan BM Genel Kurulundan, ayağının tozuyla Almanya'ya gitti!
Almanya ziyareti ve medyanın rezaleti
Üç gün süren bu resmî ziyaret, Alman Cumhurbaşkanı Steinmeier'in daveti üzerine gerçekleşti.

Yani en üst seviyede ve tüm devlet törenleri ile askeri dahil karşılandı ve bu protokole göre de ağırlandı ve korundu!

Sebebi ziyaret, iki ülke arasındaki oldukça gergin olan, hatta bir ara kopma noktasına gelen ilişkileri düzeltmekti!

Tören demişken, Steinmeier in yüzünden düşen bin parça görmeye değerdi doğrusu!

Sanki zorla gelindi. Siz davet ettiniz! 

Madem o kadar zul olacaktı vazgeçseydiniz. 

Ama tabii, ortada 4 Milyon mülteci var, İdlip var ve bunlar ile destansı bir şekilde mücadele eden bir Erdoğan var!

İlk günü Berlin'de Türk STK'ları ve Alman iş çevresi ile toplantılar ile geçti. 

Aldığım duyumlara göre de çok verimli oldu!

Ancak bu ekonomik boyut değerlendirmesini ben daha ehil bir kaleme bırakmak istemiyorum. 

Benim değinmek istediğim konu ise, bu ziyareti yerin dibine sokan Alman medyası, Siyasileri, Siyasi eskileri ve Alman toplumu! 

Günler öncesinden başladı kara propaganda ve provokasyon! 


Almanya'nın kerli ferli Medya kuruluşları, ha bire Türkiye belgeselleri yayınlayıp, açık oturumlar göstermeye başladılar!

Servis edilen belgeseller, isimlerini hakketmeyecek kadar tek yönlü, subjektif, bağnaz ve ağır bir popülizm akımında yayınlandı!

Hemen hepsinin kelime, kelime aynı olan ana temaları, ‘Erdoğan İslamcı', ‘Erdoğan anti demokrat', ‘Erdoğan Diktatör', ‘Türkiye de Demokrasiyi kaldırdı', hatta ‘Türkiye, bir açık hapishane'!

Nasıl, tanıdık geliyor değil mi?

“E bizim muhalefet ile aynı ağızı kullanıyorlar” diyenleri duyar gibiyim.

Ve evet, tam olarak da öyle zaten!

Belgesellerde konuşturulan isimler, FETÖ ve üyeleri, marjinal sol gurubun temsilcileri, PKK sevicileri, Türkiye'de hüküm giymiş ve firari olan Can Dündar haini, Türkiye düşmanları siyasi eskiler!

Ama tek bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yok.

Bu Teröristlerin Şehid ettikleri insanlarının tek bir yakını yok, tek bir Gazi Asker, Polis veya sivil yok!

İkide bir tekrar ettikleri, tutuklu Almanlar (beş tanemi ne, onlar da aslında Türk de neyse), tutuklu veya hükümlü FETÖcüler!

Tüm dertleri bu. 

Merkeli ayrı pelesenk eder, Steinmeier ayrı. Konu ile alakası olan olmayanlar ayrı. Hepsinin isteği ise “serbest bırakın”!

Ama bunu derken de diğer taraftan bağımsız yargı, ve hukuk devleti çağrısı yapmaktadırlar!

Bu ne melen bir çelişkidir!!!!

Bu nasıl bir saçmasapanlıktır!

Hem yargı bağımsızlığını iste hem de o bağımsız olması gerekir dediğiniz yargıya, kendi insanınız için imtiyaz isteyeceksiniz!

Belki daha çok yeniyim, ama neticede ben de acizane bir basın mensubu, bir gazeteciyim!

Basın özgürlüğü benim için de çok yüksek bir değerdir ve de işleyen demokrasilerin önemli bir ana sütunu dur. 

Ancak ben, ülkemde suça, ihanete, teröre bulaşmayan tüm meslektaşlarımın yazılarını okuyabiliyorum ister muhalif olsunlar, ister olmasınlar!

Azılı muhalif isimler, bugün bile ve bazen ağıza alınmayacak hakaretlerde bulunarak dahi, makale yazabiliyor. 

Ha suç teşkil ettiğinde de cezasını veya tazminatını ödüyor! 

Ancak tek yazı yazdı diye de içeri alınmıyor!

Can Dündar, yine ucuz şovlarından birini denedi ve gündeme girdi!

Evet ucuz bir şovdu sadece. Emin olun o tabansız mahluk, bir dakika bile, Sayın Başkan ile aynı ortamda bulunmayı düşünmedi bile. 

Zaten gitseydi sandığımdan daha aptal olduğunu kanıtlamış olurdu.

Nedeni ise gayet basit:
Siz Türkiye de beş yıl, on ay hüküm giymiş olacaksınız. FETÖcü yargıçların kıyağı ile tutukluluk haliniz bitirilmiş olacak ve size kaçma şansı doğmuş olacak, siz de kaçacaksınız.

Hakkınızda kırmızı İNTERPOL bülteni mevcut olacak, iadeniz istenecek ve bütün bunlar varken, siz içerisi Türk Polisi ile dolu bir salona gireceksiniz, öyle mi?

Türk Polis memurları gördükleri yerde tevkif edebilme hakkına sahip. Yabancı ülkede, resmî görevde bulundukları için ise, yine aynı salonda bulunan Alman Polisinden makam yardımı talebinde bulunma hakları var. Alman Polisi ise buna riayet etme zorunda! 

Kısacası, anında paket edilirdi! 

Onun içinde, bir an bile ortalarda görünmedi. Gönderdiği çomarı ise tam evlere şenlik! 

Türkiye'den kaçmış, Almanya'da dahi hüküm giymiş bir solcu terörist!

Onun şovu da kısa sürdü!

Ve gündeme gelmek isteyen o kadar çok siyasi gereksizler vardı ki…

Mesela Yeşiller Partisinin eski eş başkan müsveddesi Cem Özdemir. 

Sayın Erdoğan'ın onuruna verilen akşam yemeğine katılmak istemediğini adeta bir yarış içinde bildirip gündemde yer almak isteyenler oldu.

Mesela ırkçı AfD Partisi mensupları, hiçbir etkisi olmayan FDP üyeleri, Sol Parti, özellikle de PKK sevicisi Sevim Dağdelen!

Ama Cem bu, atraksiyon yapacak ya. “Oraya gideceğim, be o beni görmek, tahammül etmek zorunda kalacak”, diye caka sattı!

Peki ne oldu? 

Gitti, iki laf attı ve yokmuş gibi bir muamele görüp, ortada kaldı. Rezil oldu!

Ve efendim neymiş, Erdoğan skandal yaratmış!

Yani Steinmeier, konuşmasında yine aynı ve bezginlik ihtiva eden zırvaları tekrarladı. 

Bu ara, bir Alman Cumhurbaşkanı bizim FETÖcüleri neden dert eder, ben anlamış değilim ya, işte bu tasalarını ve kaygılarını enine boyuna konuştu!

Sayın Başkan ise, neymiş, konuşma metnini terk ederek cevap vermişmiş!

Ne yani? Siz istediğinizi konuşacaksınız, ama saldırdığınız misafiriniz, size sadece teşekkür edecek???

Bu kadar sığı bir düşünceye, ancak Sayın Erdoğanı tanımayanlar kapılabilirdi!

Çünkü o Merkele'de, Steinmeier'e de karşısına gelen kim var, kim yoksa da kapak niteliğinde cevapları saydırdı!

“Ülkenizde yasak olan PKK'nın sempatizanları, yine ülkenizde ellerini kollarını sallayarak geziyorlar ve şovlarını yapıyorlar!”

“15 Temmuz darbe girişimine birinci dereceden karışmış FETÖcü Teröristler ona keza!”

“Buna rağmen siz kalkıp müttefiklikten nakşediyorsunuz, sizin bizim yargımızı tenkit etme hakkınız yok!”

Alman siyasi ve gazetecilerinin hepsi de bunları duymak zorunda kaldı ve asla cevap veremediler!

Hatta bir Alman haber ajansı “Erdoğan'ın karşısında tüm siyasilerimiz sönük ve ezik kaldı” manşetini yaptı!

Eh, ne de olsa, bozuk saat bile günde iki kere doğru vakti gösteriyor.

Zaten Türkiye ve Sayın Erdoğan hakkında, Alman medyasından kaliteli gazetecilik, objektiflik beklemek naiflik olur. 

Bu beklentileri terk edeli beş yıl oldu.

Ancak çukur olmakta sınır tanımadılar, canlı yayında bile muhabirlerin suratları asık ve kullanılan dil topyekun negatifti!

Popülizmin dik alasını yaşadık, üç gün boyunca!

Hele son gün ve DİTİB Köln merkez camii açılışı, tam bir felaket oldu!

DİTİB yetkilileri de Alman yetkilileri de bu açılışın bir şölen havasında geçmesini imkansız kıldılar!

Sayın Erdoğan'ın gurbetçi vatandaşlara hitap etmesi yasaklandı!

Peki neden, çünkü DİTİB, kabul edilebilir bir güvenlik konseptini Köln belediyesine sunamadı da ondan.

En azından Alman makamlarının iptal bahanesi bu oldu!

Ve nedende benim de inanasım geldi!

Elbette bu açılışa, davetli olduğu halde gelmeyen bunuda, enine boyuna zikreden hazımsızlar vardı!

Köln'ün eski ve yeni Belediye Başkanları, Camiinin bulunduğu semtin Belediye Başkanı ve Kuzey Ren Westfalya Eyaleti Başbakanı ve milletvekilleri gibi!

Neymiş, Erdoğan olmasaymış, giderlermiş. Onun siyasi malzemesi olmak istemiyorlarmış.

Yahu bir dünya liderinin sizin gibi 3. ve 4. Sınıf siyasilerin malzeme olmasına ihtiyacı vardı da biz mi görmedik!

Sayın Başkan iki gün önce tüm dünyada takdir toplayan bir konuşma ile tarihe geçti BM Genel Kurulunda. Size ne hacet?

Ancak Almanya'daki Türk Toplumu, yasak masak dinlemedi ve Camiinin bulunduğu civarı, yerel saat ile 04'den itibaren takriben 20000 insanımız doldurdu! 

Alman medyası ise bu rakamları 200, 250 olarak saatlerce çarpıtarak verdi. Ancak görseller saklanamayacak hale gelince biner biner çıktı!

Bu ara, Erdoğan karşıtı gösterilerde beklenen 10000 PKK sempatizanı Almanlara hüsran yarattı. Çünkü ikiyüzü asla geçemediler! 

Alman toplumu ise tam bir aşağılıklık abidesi olarak ortaya çıktı!

Gerek röportajlarda gerek ise sosyal medya ağıza alınmayacak hakaretler, beyin yakan yalanlar havada uçuştu, halen de uçuşmakta!

Ukalalık da zirve yapan konu ise “Erdoğan batan ülkesine para dilenmeye geldi” mavratası oldu!

Halbuki böylesi bir talepse asla ve hiçbir yerden, hiçbir şekilde bulunulmadı!

Kısacası, Türk Alman ilişkileri bunlara rağmen nasıl düzelir, ben merak ediyorum doğrusu!

Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam 

Dipnot: Gereksiz insanların isimlerini, ben zikrederek onlara Platform vermek istemedim! 

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri