TİC Holding Header
  • USD 32.375
  • EUR 35.003
  • Altın 2324.829
  • BIST 100 9129.19
Murat Yılmaz

Murat Yılmaz

Topluluk (çifte) Standartları

Özellikle Facebook'da aktif olan herkes, muhakkak bu kelimeyi okumuştur. Topluluk standartları. Aslında bu standartlar, çifte standartlardan başka bir şey değildir.
Topluluk (çifte) Standartları
Yani Facebook şirketinin aslında keyfi kader koydukları ve çook serbestçe yorumlanan bir takım kurallar.

Bu kuralları "korumak ile hükümlü" taşeron şirketleri var, tüm dünyada.

İrlanda'da mesela CPL adında bir şirket.

Bu şirkette çalışmak için mülakata girdiğinizde, size ilk öğretilen şey, "Ne olursa olsun, burada olup bitenleri kimse ile paylaşmayacaksınız"!

Bunun üstünde bir de Facebook'un kendi koruyucuları var.

Facebook hangi paylaşımı veya sayfayı kaldırıp, kaldırmayacağına sadece kendisi karar veriyor.

Misal olarak, belli sayıda takipçisi olan bir sayfa, her ne kadar radikal sağ, radikal sol, popülist olursa olsun, paylaşımları ne kadar adi olursa olsun, Facebook bu sayfaları özel bir koruma altına alıyor.

Tıpkı bir ülke sayfası gibi.
Sebep, bilmem kaç yüz bin ya da milyon takipçiyi kızdırmamak!

Ha, hangi fikir değerli, hangi fikir değersiz, onun da kararını, yine Facebook kendi veriyor.

Küçük bir çocuğun ağır dayak yediği bir videoyu, mesela Facebook silmez.
Rahatsız edici olarak tanımlar.

Çünkü bu tür videoları insanlar görmek istiyor.
Bunların üzerinden de Facebook iyi para kazanıyor.

Hangi ülkeye karşıt paylaşımların silineceği veya silinmeyeceğine de Facebook karar veriyor.

Misal: Merkel'e küfredilir, o paylaşım kaldırılır, paylaşan ceza alır.
Sayın Erdoğan'a küfredilir, şikâyet edersiniz ve Facebook'un timi size, bu paylaşımın topluluk standartlarına aykırı olmadığını yazar.

Facebook hiçbir ülkenin kanunlarına bağlı değildir.

Peki bu dijital diktatörlük değil de nedir?

Türkiye de suç olan şeyler paylaşıldığında, bunlar da şikâyet edildiğinde, her ne hikmetse, bu paylaşımlar, standartlara aykırı olmuyor.

Misal: Yaklaşık iki senedir, devlet kurumlarını (Cumhurbaşkanlığı, CİMER, E-Devlet), fake yani sahte hesaplar, dolandırıcılık amacı ile reklam veriyorlar.

Ben şahsen binlerce kez şikâyet ettim.
Sonuç; hiç!
İki gün sonra tekrar görüyorsunuz.
Neden, çünkü Facebook bunlardan tıkır tıkır para kazanıyor da ondan.

Bunlar bu ülke de suç mu?
Evet suç.
Peki herhangi bir şey yapabiliyor muyuz?
Hayır.

Çünkü Facebook her şeyi kendi kafasına göre yapıyor da onun için.

Özellikle Türkiye'ye ve Türk devletine karşı, Cumhur İttifakına karşı, Facebook uzun zamandır, hasmane bir tutum içinde.

Bu ara, basın özgürlüğü, fikir hürriyeti falan, Facebook için hiç ama hiç önemli değil.

İstedikleri paylaşımları ve sayfaları sansürlemekte, inadına devam ediyorlar.

Yani, Mark Zuckerberg'in ve onun da hizmet ettiği zümrelerin hoşuna giden ne var ne yoksa, istediğiniz kadar şikâyet edin, hiçbir şey olmaz.

Ancak siz, tam da istemedikleri tarafta iseniz, beş sene önce yaptığınız bir paylaşımı bile bulur ve hesabınızı askıya alırlar.

Sosyal medyada "Yerli ve Milli" olarak tanımlanan pek çok hesap, hatta 150, 200 bin takipçisi olan sayfalar dahi, tam da bu uygulamaya kurban gitmiştir.

İşin garip tarafı ise sizin, bu keyfi uygulamalara karşı yapabileceğiniz hiçbir şey yok, bir şikâyet mercii yok, gidebileceğiniz bir mahkeme de yok.

Çünkü kuralı koyan da Facebook, savcı da Facebook, yargıç da Facebook, istinaf makamı yine Facebook.

Ne güzel dünya, değil mi?

Kuralı koyan sizsiniz, uygulayıp, uygulamamaya karar veren de sizsiniz ve hiç kimseye de EyvAllahınız da yok, hesap verecek kimseniz de yok.

Kendiniz çalıyorsunuz, kendiniz oynuyorsunuz.
Mesele bu.

Toplum mühendisliğinin mükemmel hali bu değil de ne acaba?

Tabii bunun yanı sıra, herkes üstünden de kamyon yükü ile para kaldırıyorsunuz, hem de saat başı.

Çünkü kimin ne ile ilgilendiğini biliyor, ona göre reklam yolluyorsunuz, insanların datalarını satıp para kazanıyorsunuz, analizler yapıp deve yükü ile paralar karşılığı satıyorsunuz.

Elbette, dünyanın hiçbir ülkesinde de ABD hariç, beş kuruş vergi de vermiyorsunuz.

Bu şu manaya geliyor, sizin para basmaya yetkiniz var!
Çünkü sizi denetleyen, cidden denetleyen hiçbir mekanizma yok.

Mark Zuckerberg, bir kere ABD senatosu önünde ifadeye çağrıldı.
Eften püften cevaplar verdi, çıktı gitti.
Hepsi bu!

Peki, bu kadar serbestlik, bir şirketin elinde olunca ne oluyor?

İstediğini yapıyor, yaptırıyor.
Bu, bu kadar basit.

Sanırım, dünyaya gelmiş geçmiş ne kadar diktatör, imparator varsa, böylesi bir sistemi, en hararetli hayallerinde bile görmemişlerdir.

Franco, Mussolini, Hitler, Stalin.

Ellerindeki tüm imkanlar ile inanılmaz zulümler, vahşetler, katliamlar yapmış, milyonlarca insanın katili olmuş olsalar bile, Facebook un elinde tuttuğu imkanların yanına bile yaklaşmamışlardır.

Öyle ya, tek kişin kafasından çıkan birtakım kuralları, insanlık kabul etmiş.
Üstelik de bu kuralları koyanlar bile, kendi kafalarına göre uyguluyor, ya da uygulamıyor ve hiç kimse buna itiraz edebilecek, en ufak bir mercii bile bulamıyor.

Facebook'un hoşuna gitmiyor ise silinir, hesabın kısıtlanır, hatta tamamen silinir!

Ve sen hiçbir şey yapamazsın, hiçbir hakkın yok.

Gelmiş geçmiş tüm diktatörlere rahmet okutur bu sistem.

Artık ülkelerin, bu platformları yasal düzenlemelere tabi tutmasının vakti, çoktan geçti.
Aksi takdirde, tek tip insan modeli, pek de ütopik gözükmüyor artık.

Bu da bana, dolar üzerindeki masonik sloganı hatırlatıyor; "Novus Ordo Seclorum", yani Yeni dünya düzeni…

Geleceğe hoş geldiniz.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Abdullah yılmaz
    Aynen öyle yeni eski yok.dunya düzeni Durum bu .Ne zaman değişir . Daha kötüsü geldiği zaman