TİC Holding Header
  • USD 32.338
  • EUR 35.196
  • Altın 2241.005
  • BIST 100 8792.15
Şükrü Serhat Serdaroğlu

Şükrü Serhat Serdaroğlu

İhanetin bedeli

Önceden çoğumuz için sıradan bir tarih idi. Kendimizin veya bir yakınımızın doğum, nişan, nikah yıl dönümü gibi özel günlerden herhangi birisini ifade ediyordu belki de…
İhanetin bedeli
Kimilerine göre alelade bir gün olmakla beraber kimilerimiz için o gün mazimizde derin izler, mahşere kadar kapanmayacak yaralar ve acı hatıralar bırakmış bir tarih oluverdi birden bire. 

Darbe gecesinde sevdiklerini ve sevenlerini kaybeden şehit yakınları ve sağlığı ile birlikte hayallerinin de büyük bir kısmını o gece vatana feda eden aziz gazilerimiz için 15 Temmuz’un en anlamlı tarifi bu olsa gerek… 

Bunun yanı sıra 15 Temmuz, gencinden yaşlısına kadar bu milleti derinden düşünmeye sevk eden gizemli bir tarih olmuştur… 

15/07/1099 Birinci Haçlı Seferi'nde Haçlı ordusu Kudüs'ü ele geçirdi. 

Tarihin tekerrürden ibaret olduğuna inanmış olan insanımız için yaşanan hiçbir olay asla tesadüf değildir, çünkü insanoğlu için tarih en büyük ilham kaynağıdır! 

Hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım ve emin olalım’ki;
Bizim düşmanlarımızın, vatanımıza, milletimize, bayrağımıza ve dinimize karşı var olan kin, öfke ve nefret duyguları asla azalmaz! 

Dikkat ederseniz bu zümre gün geçmiyor ki ülkelerinde gerek İslamiyet’e yazılı veya sözlü, gerekse gurbetçi kardeşlerimize karşı sözlü veya fiili saldırıda bulunmasın. İnsanımıza karşı yapılan bu türde ırkçı eylemler aslında onların gerçek yüzlerini ve ülkemize karşı olan bakış açılarını yansıtmaktadır. 

Belki de bu milletlerin en delikanlı hallerine Çanakkale’nin kuşatılması sürecinde tarih şahit oldu. 

Çünkü o zaman işgal için kendileri gelmiş (istisnalar hariç) ve karşımızda canları pahasına mücadele edebilme cesareti gösterebilmişlerdi… 

İlerleyen süreçlerde taktik değiştirerek içimize soktukları ajanlarla, FETÖ gibi taşörenlerle ve tabi ki olmazsa olmazlardan içimizdeki kanı bozuk vatan hainleri ile birlikte el ele vererek tekrar faaliyete geçtiler, paralel devlet kurdular… 

Gayet tabi asıl hedefleri bu ihanet örgütü sayesinde ülkemizi kuşatma altına alabilmekti..! 

Hedefe ulaşmak için harekete geçtiler; sinsi planlar yaptılar gerek suikast girişimleriyle gerek faili meçhul veya kaza süsü verilmiş cinayetlerle, gerek dijital internet ve mobil sistemimize yaptıkları siber saldırılarla, ekonomideki suni ve olumsuz çalkantılarla, terör ve benzeri birçok eylemlerle hatta komşu ülkelerle sonu savaşla dahi neticelenebilecek olan gerginliklerle, huzurumuzu bozmak, kargaşa ve kaos çıkarmak için her yolu denediler. 

Gezi olayları, 17 – 25 Aralık sivil darbe girişimi gibi organize olaylar aynı oyunun ayrı ayrı sahneleri idi. Bu ve birçok illegal eylemler neticesinde şartların olgunlaştığını düşünen üst akıl bu sefer 15 Temmuz hain darbe planını devreye soktu. Ancak şükürler olsun ki Sayın Cumhurbaşkanımızın feraseti ve milletimizin Peygamber Efendimizin (S.A.V) "Vatan Sevgisi İmandandır!” sözünü kendisine ilke edinmiş insanımızın direnişi karşısında emellerine ulaşamadılar…! 

Çanakkale’ye ülkemizi kuşatmaya gelen atalarından ecdadımızın kanlarıyla kahramanlık destanı yazdığını işiten mihraklar gördüler’ ki; Şuheda’nın torunları içinde vatan demek, millet demek, devlet demek, bayrak demek canlarından ve mallarından çok daha kıymetliymiş!... 

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...


İstiklal şairimiz merhum Mehmet Akif’in Çanakkale Şehitlerine yazmış olduğu şiirin dizelerinde ifade ettiğinden daha farkı bir 15 Temmuz yaşamadı bu necip millet. 

O güne değin bizim ordumuz, bizim askerimiz olarak bilip güvendiğimiz oysa ruhları satın alınmış alçak hainler, o pis bedenlerine bizim üniformamızı giyip bizim uçağımızla, bizim tankımızla, bizim tüfeğimiz ile bizi vurdular, canımıza kıydılar! 

‘İhtilal olursa tankların önüne çıkarım’ diyen Ana Muhalefetin başındaki adam, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise tankların korumasında gittiği Belediye Başkanının evinde darbe girişimini TV’den naklen izlemişti… 

Yine kimileri için bir ilham kaynağı 15 Temmuz mazisi daha; 
Tarih 15 Temmuz 1962, Başbakan İsmet İnönü “Demokrasiye karşı bir hareketin karşısında ordunun daima bulunacağından emin oldum” diye beyanat vererek gelecekte yapılması muhtemel olan ihtilaller için hem askere cesaret veriyor, hem de demokrasi dışı bu eylemi meşru ve alternatif seçenek olarak muhataplarına sunuyor… 

Tabi günümüzde İyi Partinin Genel Başkanı olan Meral Akşener’in o günlerde “Hele duruuun 15 Temmuz’dan sonra neler olacak” derken’ki serzenişinin bugün dinlediğimizde boşa konuşulmuş bir varsayım olmadığı, bilakis konuşmasında her şeyi bilip ilerleyen süreçte kendisine verilecek olan ödül niteliğindeki vazifenin takdimini sabırsızlıkla beklediğini sezinliyoruz… 

15 Temmuz artık geride kaldı, aradan iki sene geçti, peki geride bıraktığımız iki seneden günümüze değin acaba bu ihanetin aktörleri olan FETÖ üyeleri hak ettikleri cezaya çarptırıldı mı? 

Bu hainlerin inlerine girmek için gereken mücadele ilk günkü özveri ve kararlılık ile devam ediyor mu? 

Yoksa sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın gayreti ile mi bu temizlik yapılmaya çalışılmaktadır? 

Darbe girişiminin ertesi ekranlarda kulağını kuyruğunu bırakmış rezil halleri ile bakışlarındaki korku ve tedirginliklerine şahit olduğumuz haşhaşi çetesi üyeleri bugün sanki kendilerine öz güvenlerini tekrar kazanmış, giyimi kuşamı ve mağrur duruşları ile dikkat çeker haldeler! 

Dahası “Arsız hırsız ev sahibini bastırır” sözündeki gibi duruşma günlerinde mahkemeye gelen şehit yakınlarına dahi içlerinde kafa tutanlar olduğunu duyuyor ve dehşete kapılıyoruz! 

Cumhurbaşkanımızın yaveri örneğinde olduğu gibi devletin en kritik yerlerine sızabilen bu örgütün siyasi ayağı acaba şu an ne durumdadır? 

Devletin en üst kademelerine kadar yükselen ve devletin bütün imkanlarından istifade eden, hatta kendileri ile görüşebilmek için dahi aylar öncesinden randevu almak icap eden bu insan müsvetteleri nasıl oluyor da salya sümük zırlayan, sidiğine dahi aklının erip ermediği belli olmayan bir bunağın sapıkça talimatlarına harfiyen uyabiliyorlar!

Bunca imkan ve itibarlarını riske atıp böyle bir ihanet zincirinin halkası içinde nasıl yer alabiliyorlar, elinde bayrağından başka hiçbir şeyi olmayan savunmasız sivillere, dahası kendi insanının canına nasıl oluyor da kastedebiliyorlar? 

İşte bu ve benzeri gizemli soru ve konular acaba etraflıca araştırıldı mı?

FETÖ’nün en az sızabildiği ve tesir ettiği yer olarak düşündüğümüz kurum ordumuzdu “Olsa’da belki bir miktar astsubayların içinden çıkabilir” kanaati çoğunluğumuzda hakim olan ortak fikirdi. 

Halbuki ne kadar yanılmışız. Üst komuta kademesinde hatta ordunun sevk ve idaresinde görev olan birçok Generalin FETÖ’cü olması bu yapının asla hafife alınmaması gerektiğini birden daha gösterdi… 

24 Haziran seçimi sonrası meclise yeni giren milletvekilleri ile birlikte oluşan şablonda Ak Parti içindeki AKP’liler ve FETÖ’cülerden arınma konusunda ne kadar başarı sağlandı, yoksa ülkeyi seçime götüren bu süreçte partinin sevk ve idaresinde hala söz sahibi oldular mı? 

Seçimler sonucu Ak Parti kurmayları partilerini parlamentoda MHP’ye mecbur bırakan neticeyi değerlendirebildiler mi? 

Ciddi anlamda yaşadıkları bu oy kaybının aday tespiti neticesine bağlı olduğu gerçeğini acaba kabullenebildiler mi? 

Hatta Sayın Cumhurbaşkanımızın Ak Partiye kattığı ivme olmasa asla iktidara namzet bir parti olamayacaklarını idrak edebildiler mi? 

Çünkü Ak Parti için lider önemli, CHP gibi değil ki köyün tavukçusunu koysak yüzde 25 oy alsın! 

Peki ya bu yönetim sayesinde Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsına verdikleri zarar ve oy kaybını hiç düşündüler mi? 

Sütten dili yanmış olan milletimize 24 Haziran seçimlerinde oy vermesi için aday gösterilen siyasilerin hatta kabineye giren Bakanların dünü bugünü yarını iyice araştırılmış mıdır? 

Soru işaretlerini çoğaltmak mümkün görünüyor… 

18 Ağustos tarihinde yapılması planlanan Ak Parti Olağan Kongresi sonrası Ak Parti Genel Merkezinde ismi bu hain terör örgütü ile anılan, bu terör örgütü ile iş birliği yaptığı gerekçesi ile yargılanmış ve delil yetersizliğinden beraat etmiş olduğu söylenen siyasiler olduğu dilden dile zikredilmektedir. 

Kongre sonrası acaba bu vasıf sahibi olan kişilerin Ak Parti kimlikleri elinden alınacak mı yoksa ardıç kadı çam müftü tabiriyle bir kongremi gerçekleşecek? 

Bu gibi sorular demokrasi uğruna ağır bedeller ödemiş olan insanımızın zihninde cevap beklemekte ve tedirginlik yaratmakta ve muhalefetin eline koz vermektedir… 

“Kontrol ve araştırma güvene mani değildir” sistemi faaliyetlerimize şiar olmalıdır. 

Birilerinin tavsiyesi, referansı veya taahhüdü ile araştırmaya gerek görülmeksizin buyur edilenler ve dahası geçmişte olduğu gibi etraflıca araştırılmadan makam mevki sahibi edilip yetki verilen bazı siyasiler, hatta yakın akrabalarından FETÖ veya başka bir illegal yapıya üye olan, bu ve benzeri isnat eden suçlardan dolayı yargılanan veya mahkum olan insanlar iktidar partisi içinde hala yer alıyorsa hiç şüpheniz olmasın ki sonuç olarak bunlar siyasetin ve ülkemizin istikbalinin temeline yerleştirilmiş dinamitlerdir, bu ülkeyi yolda bulmadık… 

FETÖ ile dünde birlikte olup bugünde birlikte olan siyasiler için aynı zamanda yarınlar için planlanmış oldukları karşılıklı menfaat hesapları da muhakkak vardır asla göz ardı etmemek gerekir… 

Hainler o darbe gecesi başarılı olsalardı belki de Sayın Cumhurbaşkanımız vatan ve millet sevdasının bedelini canı ile ödeyecekti, tabi ki Reis sevdalısı birçok insanımızı da aynı nihayet bekliyor olacaktı. 

Ancak şu gerçeği asla göz ardı etmemek gerekir ki; bugün Reisi temsil ettiğini öne süren bazı zevat bunların kimlerden teşekkül ettiği halkımızca malumdur, mevcut konumlarını koruyacak hatta belki ödüllendirilecekti… 

Câni geziyor dip diri. Can vermede mâsûm! 
Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm? 

M. Akif 

17- 25 Aralıktan günümüze kadar gelen ve 15 Temmuz’u da kapsayan yargı süreci FETÖ davalarında yargılanmaların yavaş ve adil olmadığı yönünde kamuoyunda bir algı oluşturmaktadır. 

Cezaevlerinde kalanların vasat FETÖ’cüler, gönüllü ve bu örgüt tarafından cezalı olanlar olduğu yönünde eleştiriler çığ gibi yükselmektedir. İllerde tanınan namlı FETÖ’cülerin kısa süreli cezaevi süreci sonrası elini kolunu sallayarak gezdikleri ve işine gücüne kaldıkları yerden devam ettikleri yine en çok yapılan eleştirilerdendir. Bu tür eleştiriler başta şehit ve gazi ailelerimiz olmak üzere bir milletin tamamını rencide ettiği gibi devleti ayakta tutan adalet yapısına zarar vermektedir. 

Temennimiz beklentimiz ve umudumuz Başkanlık sistemi ile birlikte yeni hükümet sistemimizin Ülkemizin olduğu gibi gönül coğrafyamızın da beklentilerine cevap vereceği istikametindedir. 

Eski hantal ve kötürüm devlet yapısı yerini güçlü ve dinamik bir Türkiye’nin temellerini oluşturarak kısa zamanda ülkemizi dünya üzerinde hak ettiği güçlü konuma getireceği yönündedir. 

Tabi ki başta Adalet olmak üzere ülkemizin karşı karşıya olduğu birçok problemin ki içlerinde küresel boyutta olanlarda dahil olmak üzere çözümü ve ortadan kalkmasında yeni sistemin etkili olacağına inanıyorum. Yeter ki her karış toprağı ecdat kanı ile sulanmış bu mübarek vatana, bu necip millete, tüyü bitmemiş yetimlere yapılan ihanetin bedeli haine mükafat değil felaket olsun! 

Selam ve dua ile…

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Hulusi sezgin
    Ne kadar guzel bir makale yazari tepik ediyorum basarilar sayin baskan